Bütçede 1 Ocak krizi - 13 Ekim 2015

“Vergide 1 Ocak krizi” başlıklı önceki yazımda Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 67 ve 68. maddelerinin, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun geçici 2. maddesinin, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun geçici 17, 23 ve 31. maddelerinin süreli düzenlemeler olduğunu ve 31.12.2015 tarihinde yürürlükten kalkacağını ve olası ekonomik sonuçlarını yazmış ve bunların çok önemli olanlarının yürürlüklerinin mutlaka uzatılması gerektiğini yazmıştım.

Bu süre uzatımı, yine önceki yazımda da belirttiğim gibi, ancak Kanunla yapılabilir. Bakanlar Kurulu kararı ile bu düzenlemelerin yürürlüklerinin uzatılmasına olanak yoktur.

Yıl sonuna böyle az süre kalan yıllarda, sorun bütçe kanunlarına hüküm konulmak suretiyle çözülmekteydi. Ancak Anayasa'nın “bütçe kanunlarına sadece bütçe ile ilgili olanlar dışında hiçbir hüküm konulamaz” hükmü (md.161/son) ve Bütçe kanunlarının şeklen kanun olmakla birlikte görüşülme ve kabul yönteminin diğer kanunlardan farklı olması, farklı şekilde kabul edilen bütçe kanunu ile kendi usulünce kabul edilen kanunların değiştirilmesinin mümkün olmaması dolayısıyla bu uygulamalar Anayasa Mahkemesi tarafından hep iptal edilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nce iptal kararı verilinceye kadar torba kanunlarla, bütçe kanununun hükümleri diğer kanunlara aktarılarak sorun çözülmekteydi.

Bu defa bu yöntemin uygulanması zor görünüyor. Çünkü 1 Kasım seçimlerinden sonra Bakanlar Kurulu'nun oluşup, güvenoyu alması ve bütçesini meclise sunarak 1 Ocak tarihine kadar onaylatması, hemen hemen olanaksız gibi.
1 Ocak’a kadar bütçe kanunu çıkartılamazsa, bırakın söz konusu düzenlemelerin sürelerinin uzatılmasını, ne vergi toplanabilir ne memura maaş ödenebilir, ne de bir tahsilat veya harcama yapılabilir. Çünkü bunlar ancak usulünce yürürlüğe konulmuş bir bütçe kanununun olması ile mümkündür.

Burada ortaya çıkan sorunun çözümü ise 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanunu'nun 19/3 maddesinde yer almıştır. Bu fıkraya göre “Zorunlu nedenlerle merkezî yönetim bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu çıkarılır. Geçici bütçe ödenekleri, bir önceki yıl bütçe başlangıç ödeneklerinin belirli bir oranı esas alınarak belirlenir. Geçici bütçe uygulaması altı ayı geçemez. Cari yıl bütçesinin yürürlüğe girmesiyle geçici bütçe uygulaması sona erer ve o tarihe kadar yapılan harcamalar ve girişilen yüklenmeler ile tahsil olunan gelirler cari yıl bütçesine dahil edilir.”

Aktardığımız kanun düzenlemesine göre, Genel Bütçe Kanunu'nun 1 Ocak gününe kadar yetişmemesi veya yetişemeyecek olması halinde Bakanlar Kurulu'nun “geçici bütçe kanunu” çıkartması gerekmektedir.

Aktardığımız fıkraya göre “geçici bütçenin de kanun olarak çıkartılması” zorunludur. Bu zaten Anayasa'nın emridir. Daha önceki 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu'nda yer almayan aktardığımız fıkranın bu düzenlemesinin gerekçesinde de, geçici bütçenin kanun olarak çıkartılması gerektiği, özellikle vurgulanmıştır. Geçici bütçe kanunun kabul usulü de, genel bütçe kanununun usulüne tâbidir. Anayasa Mahkemesi de zaten 22.5.1974 tarihli kararında bu hususları vurgulamıştır.

Geçici bütçe kanunu son derece kısa bir kanun olmak durumundadır. Bu kanuna yeni ödenek konulamaz, ödenekler arttırılamaz. Süresi altı ayı geçemeyecek olan geçici bütçe kanununda bütçe ödenekleri, bir önceki yıl bütçe başlangıç ödeneklerinin her ay için 1/12’si olarak belirlenmek durumundadır. Kısa bir Kanun olması ve yeni ödenek bulunmaması dolayısıyla yasalaşma süreci çok daha hızlıdır. Bize göre yeni gelir de ihdas edilemez. Ancak geçici bütçeye esas olan bir önceki yıl bütçe kanunun cetvellerinde yasal dayanakları gösterilen gelirler toplanabilir.

Bu nedenle genel bütçe kanunlarına dahi konulamayan, diğer kanunlarda değişiklik yapan veya süre uzatan düzenlemeler, geçici bütçe kanununa hiç konulamaz.

Yasama organı geçici bütçeden sonra, bu defa asıl bütçeyi görüşmekle vakit kaybedecektir. Bunun sakıncalarına ve yol açacağı zaman ve emek kaybına 1988 geçici bütçesi Meclis'te görüşülürken 29.12.1987 tarihinde Sayın Deniz Baykal tarafından bir konuşmada değinilmişse de, bu güne kadar bir çözüm üretilmemiştir.

Bir sonraki ve daha sonraki seçimler dört yılda bir (Kasım'da) yapılırsa, dört yılda bir bu sorunu yaşayacağız demektir. Bu konuda çözüm olarak 1981 öncesinde olduğu gibi mali yıl dönemi 1 Mart - 28 Şubat olarak değiştirilebilir veya Anayasa'nın bütçenin sunulma ve görüşülme süreci üzerinde değişiklik yapılabilir.

Seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ilk işi geçici bütçeyi yasama organından, hem de 1 Ocak'tan önce, geçirmek olacaktır. Yoksa, geçici bütçe kanununun kabulüne kadar devlet kitlenir. Vergi tahsil edemez. Memuruna maaş ödeyemez, müteahhide ödeme yapamaz.

Bahsettiğimiz vergi düzenlemelerinin sürelerinin akıbeti de bu durumda, en çok eleştirilen bir torba kanuna kalmaktadır. Galiba mevzuatı çorba eden torba kanunlardan kurtulmak kolay kolay mümkün olmayacak.

Kaynak: http://www.dunya.com/butcede-1-ocak-krizi-161677yy.htm

Sosyal Medya'da Paylaş
Facebook Yorumları